Liyakat; Layık olma, yaraşırlık, uygunluk (TDK) kavramlarıyla açıklanmaktadır. Ehliyete de liyakat kavramına yakın bir tanımlama yapılabilir. Liyakat ve ehliyet kavramları her sahada kalkınmanın ve güçlenmenin temelini oluşturmuştur. Devlet geleneği olan kalkınmış toplumlarda liyakat ve ehliyet, vazgeçilemez iki kavramdır. Geri kalmış toplumlara bakıldığında bu iki kavram hep göz ardı edilmiş, bunun yerini siyasi kayırmacılık almıştır.
Gelişmiş toplumlarda, liyakat ve ehliyete belli merhaleler aşılarak gelinebilmektedir. Aşılan her engel, liyakat ve ehliyeti besleyip güçlendirmektedir. Güçlenen liyakat ve ehliyet, kaliteyi ve yeniliği doğurmaktadır. Kamu veya özel teşebbüste güç ve üstünlüğün ortaya çıkmasının temelinde liyakat ve ehliyeti görmek mümkündür.
Ortadoğu coğrafyası ve diğer geri kalmış toplumlar incelendiğinde liyakat ve ehliyetin hiçbir kıymetinin olmadığını açıkça görme imkânı vardır. Liyakat ve ehliyetin yerini yandaşlık, kayırmacılık ve günlük siyasi uygulamalar almıştır. Zengin olan Arap Ülkelerinin, zengin olmalarına rağmen, güçlü olamamalarının altındaki en önemli sebeplerinden bir tanesi liyakat ve ehliyete önem verilmemesi kaynaklı olduğunu pekâlâ görmekteyiz. Bu ülkelerde akşam “yüzbaşı olarak yatan ertesi gün general olarak kaktığının” trajikomik örnekleri tüm dünyaca bilinir. Bu örneği kamunun birçok kolunda görmenin mümkün olduğunu hayretle gözlemek mümkündür.
Tarım ve sanayide kalkınan gelişmiş ülkeler, geri kalmış ülkelerde dışlanmış ehliyet ve liyakat sahibi insanları toplayarak kendi kalkınmalarını gerçekleştirmişlerdir. ABD, Avrupa ve diğer kalkınmış ülkeler bu yolu takip etmeye devam etmektedirler. Bu konu tarımsal açıdan değerlendirilirse, İsrail’in dünyaya tohum satması, ABD, Avrupa ve Rusya’nın dünyaya tarım ürünü ve tarımsal teknoloji satmalarının altında liyakat ve ehliyet yatmaktadır.
Cumhuriyetle beraber devlet geleneğine liyakat ve ehliyet tekrar getirilmiştir. Cumhuriyetin ilk on yılındaki müthiş kalkınma hamlesinin altında da liyakat ve ehliyet yatmaktadır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün tarımdaki kalkınma hamlesi incelendiğinde, ülke içinden ve dışından liyakatli insanların nasıl tarih yazdıklarını ibretle görmek mümkündür.
Bugün tarımda çıkmaza girmemizin altında liyakat ve ehliyet meselesi yatmaktadır. Bu sorun sadece AKP hükümetlerinin sorunu değil, yılların birikimi ile ortaya çıkmıştır. AKP hükümetleri bu durumu daha da belirginleştirerek krizi derinleştirmiştir. Tarımın bugün içine düştüğü içler acısı durumun başlıca sebebi meslek dışı bakan atamalarıdır. Bu ülkede meslek erbabı olmayan (Tıp Doktoru, İktisatçı, İlahiyatçı, sosyolog vs.) birçok kişi bakanlık koltuğuna siyasi kaygılarla oturtulmuş tarım bu kişilere emanet edilmiştir. Tarımı bilmeyen bu kişiler, ülke tarımını çıkmaza sokmuşlardır. Bakanla beraber Bakan yardımcıları, Müsteşar ve alttaki yönetim kadrosu atamalarında ki içler acısı durumda işin tuzu biberi olmuştur.
Türkiye, “Ortadoğulu” görünümünden kurtarılmalıdır. Liyakat ve ehliyet sistemi yeniden getirilmelidir. İleri ülkelerde bu sistem başarıyla uygulanmaktadır. Bakan altındaki kadrolar bu sisteme bağlı olarak atanmalıdır. Siyaset kurumu, bakan altındaki atamalardan elini çekmelidir. Tarımdaki krizden kurtulmanın ikinci bir yolu yoktur…