1991 yılı ve artık devlet memuru maaşı almak için hazırım ve o günler çok yakın. Ağustos 1992 ile birlikte genç bir asker olarak göreve başlayacağım.

İlk maaşımı ne yapmalıyım diye planlar yapıyorum. Biliyorum kesin mezun olacağım ders notlarım iyi.

Bir taraftanda ya yaramazlıklarım dayanılmayacak derecelere çıkar ve beni disiplin notumdan dolayı okuldan atarlar mı endişesi.

Maaş hayallerime gelmeden önceki hayallerimden bahsedeyim müsadenizle!

Ticaretle uğraşan bir sülalem ve  öğretmen babam var. Ben de liseli yıllarımda hayaller kuruyorum. 

Mühendis olacağım, doktor olmam, öğretmenin maaşı düşük, tüccar mı olsam yok yok ben okuyup tüccar olayım...

Okulum tam gün, okuldan çıkıyorum dersaneye gidiyorum eve geç saatlerde gelebiliyorum ve ruh halime göre bir kaset koyuyorum teybe uyumadan önce tekrar mesleki hayallerim başlıyor.

Bir pazar günü arkadaşım Oral ile sinemaya gidelim dedik. O yıllarda biz yaşlardaki izleyiciyle buluşacak filmler az geliyor. Gidebileceğimiz filmlerde ya Rambo ya Rocky ya da Indiana Jones serisi oluyordu.

TopGun diye bir film gelmişti. Filmler bize o zaman biraz gecikmeli geliyordu. Ve paramız yettiğince hemen gitmeye çalışıyorduk.

Oral'ın parası bana göre daha çok oluyordu. O'nun babası MKE'de işçi benim babam Öğretmendi.

O salona girişimin hayatımı değiştereceğini hiç düşünmemiştim. 

Bir  genç var filmde ve kod adı Maverick.

İşte o benim mesleki kariyerime yön veren adam oldu.

Motorsiklet, deri ceket, Rayban gözlük ve sigara içmememe rağmen zippo çakmak.

Mesleki demirbaşlarımı bile belirlemiştim. Karar vermiştim Hava Kuvvetlerine gidecektim. İlginç olan ise mesleki enstrumanlarımın içinde uçak yok, füze yok, silah yok!  Sadece yukardakiler var.

Asker olmamı istemeyen babam, anam ve koskoca iki taraflı sülalem var birde karşımda.

Asker olmak için asker olmadan ilk harbimi onlara karşı vereceğim. Onlar, inşaat mühendisi yada elektronik mühendisi ol diyorlar, ben ise Rayban diyorum.

Girdiğim harbi küskünlüklere rağmen kazandım ve deri mont giyeceğim okula gittim. :)

Ağustos 1992 ilk maaşımı aldım ve iyi bir para. Neredeyse 3bin dolar ya da 6bin Alman Mark'ı maaş alıyorum. 

Rahmetli Özal büyük zamlar yapmış ve maaşım iyi diyorum. Gençliğin verdiği tecrübesizlikle aldığıma bakıyorum, harcamak için alım gücü aklıma gelmiyor.

NATO personeliyle çalışıyorum ve onların maaşının benimkinin 2-3 katı olduğunu öğreniyorum.

Tabiki tasarruf diye bir kavramım yok henüz. Tek bildiğim marka kıyafetler almak, şık giyinip yeni oluşan marka yerlerde vakit geçirmeye çalışmak.

Anamın derdi ise gurbette yalnız yaşamamam ve evlenmem. Babam da muhtemelen anamın elçiliğiyle bunu iletiyor bana.

66340024-3B94-4F6C-9447-09BAC4C9C7C8

1994 yılı Ocak ayı itibariyle tasaarruf etmeye karar veriyorum. Ama bir taraftanda alım gücümün düştüğünü hissediyorum. Ek gösterge nedir ne zaman alıyoruz, derecem ne olursa maaşım artar hangi rütbede göstergem değişecek öğrenmeye çalışıyorum.

Tansu Çiller "ekonomistim" diyordu ama ekonomi de yolunda gitmiyordu. OYAK ve Vakıfbank'dan kullanabileceğim piyasaya göre nisbeten düşük faizli bir kredi hakkım vardı.

Kendimi zorunlu tasarrufa yönlendireyim ve maaşımdan keserler nasıl olsa niyetiyle bu kredileri kullandım. Yatırım nedir bilmiyorum çünkü.

2005 yılı itibariyle yatırım olmaktan çıkıp ihtiyaç haline gelen ve 2020 yılı sonlarında tekrar yatırım aracı haline gelen otomobil 1994 yıllında yatırım olarak görülüyordu.

Ya araba alacak ya vadeli hesap açtıracak ya da döviz alacaktım. Eski ev arkadaşım Hasan Yüksel hadi Dolar alalım dedi.

10 Nisan doğum günüm ve paranın bir kısmı ile doğum günümde vadesi dolacak bir hesap açtırdım bir kısmı ilede dolar aldım.

Bir seansta olduğu gibi bir gecede hayallerim değişti.

Ekonomist Başbakanım var ve tasaaruf yapıyorum. Doğum günüm yaklaşıyordu ve paramın vadesi dolacaktı ki 5 gün öncesinde artık ülke  Ekonomistin ekonomist olmadığını gösterecek sürece girdi.

Dolar'ım artmış ama vadeli hesapta ki vadesi dolmuş param para olmayı yitirmişti. O yıllarda maaşımızı ATM cihazlarından çekmezdik ve birliğimizin bir mutemedi olur nakden elden öderdi.

Bizim mutemedimiz ev ve branş arkadaşım Selçuk'du. Selçuk artık bond çantasında fırından yeni çıkmış paralarla geliyor gıcır gıcır yeni paralarla seri numaraları peşpeşe olan banknotları sayıyordu elimize. Check etmek için saymaya kalktığımda saymakta zorlandığım tazelik ve gıcırlıkta paralar.

Bizim ekonomist başbakan bizlere yep yeni paralar veriyordu ama o paralar bir şey alamıyordu.

Dolar durdurulamaz olmuş dolarımı bozdurup kredilerimi kapatmış ve elimde de Türk Liram kalmıştı. Sevinememiştim bir şey almaya yetişemiyordum. Faizler artmış her şey durdurulamaz hızda pahalanıyordu. Arabası olan benzin alamıyor, millet ekmeğine katıkta zorlanıyordu.

O eski memur zamları bitmiş, o yıllarda taşrada üst gelirli kabul edilen memur ve işçiler yoksullaşmıştı.

Ama tap taze gıcır gıcır paralarımız vardı ve yüzde 400 denecek faizler. Bu faizler ile zengin daha zengin olurken dar gelirlinin sırtına yumruk indikçe iniyordu.

Kaşıkla verdiklerini kepçeyle alıyorlardı. Ve o gün öğrendim aslında bol keseden dağıtan iktidarlar dar kesenizin kanını emmeye başlarlar.

Esnaf artık erken seçim istiyor, milletin anası ağlıyordu, AnaEkonomist yüzünden.

Gençler yurtdışı planları kuruyordu dönmemek üzerine inşa edilmiş.

TopGun: Mavarick'in vizyonda olduğu şu günlerde TopGun ve Ekonomist:Dejavu yaşadım. Tom Cruise ve Tansu Çiller yine vizyona girmişti.

Ama ben kariyer amacıma ulaşmış ve ilk maaşımla Deri Mont,Rayban ve zippo almıştım ve baya prim yapmışlardı. Değerli tek yatırımım olmuşlardı.