Küresel ısınma, dünyada ki su dengesini olumsuz yönde değiştirmeye devam etmektedir. Akarsular, göller ve yeraltı sularının debisinde ciddi azalmalar meydana geldiği gözle görülür durumdadır. Yer altı suları daha da derinlere inmeye devam etmektedir.

Yer altındaki suyun, yerin merkezine doğru azalarak hareket etmesi sonucu artan enerji maliyeti ve su yetersizliği üreticilerin korkulu rüyası olmaktadır. Akarsular ve göllerdeki durum yeraltı sularından farklı değildir. Kuruyan nehir ve göllerin ardında bıraktığı görüntü adeta bir kıyameti andırmaktadır.
Küresel ısınmanın çevreye verdiği zararla birlikte yaşanan susuzluk, sulanan tarım alanlarının her geçen gün azalarak tarımsal üretimdeki oluşan kaybı da gündemimize taşımaktadır. Bu duruma ilave olarak, sulama maksatlı alınan suyun ekonomik kullanımının yanı sıra, mevcut suyun üretim bölgesine taşınmasında kullanılan elektriğin yüksek maliyeti de üreticilerin zihnini meşgul etmektedir. 
DSİ verilerine göre Türkiye, ekonomik olarak sulanabilir tarım alanlarının yaklaşık %77’sini sulayabilmektedir. Burada %23 gibi muazzam bir alan su beklemektedir. Sulanamayan alanın problemi sadece suyun yetersizliği değildir. Suyun tekniğe uygun kullanılamaması ve tarımsal elektrik enerjisi maliyetinin yüksek olmasıdır. Türkiye, tarımsal üretiminde ciddi artış sağlayabilmek için %23’lük bu alanı en kısa zaman da su ile buluşturmalıdır. Buna ilave olarak da yeni sulanabilir alanlar oluşturma çabası içinde olmalıdır.
Yukarıdaki paragrafı okuyanlar, suların azlığı ile beraber yeni sulanabilir alanlar açılabilir gibi bir tezatla karşılaşabilirler. Tekrar belirtmekte fayda var. Burada iki problem var. Enerji maliyeti ve suyun tekniğe uygun kullanılmamasıdır. Bu iki ülkesel problem, beraber çözülmek zorundadır. Yüksek enerji maliyetiyle çıkartılan suyun kullanım hatasıyla heba edilmesi, daha büyük bir maliyeti karşımıza çıkartmaktadır. Daha basit bir tabirle, enerji kullanarak aldığımız suyla daha geniş alanları sulayabilme imkânı varken, modern sulama teknikleri kullanmadığı için büyük bir su israfıyla karşı karşıya kalınmaktadır.
Tarımsal sulamada elektrik en büyük maliyet olduğunu tekrar tekrar hatırlatmak gerekir. TÜİK verilerine bakıldığı zaman tarımsal sulamada kullanılan elektrik, ülke genelinde kullanılan toplam elektrik %4 kadardır. Bu oran oldukça düşük bir miktardır.  Artan gıda fiyatları karşısında gıda güvenliğimiz için tarımsal sulamada kullanılan elektrik ciddi sübvanse edilmelidir.  Bu sübvanse basınçlı sulama sistemlerine bağlı olarak yapılmalıdır. Yani basınçlı sulama sistemlerini kullanan üreticilerin elektriği sübvanse edilmelidir. Bu uygulama ile çift taraflı bir kazanç elde edilecektir. Basınçlı sistem kullanılarak tasarruf edilen (%60 civarında) su, sulanamayan alanlarda kullanılma imkânını doğuracaktır.
Su fakiri olan ülkemiz bu kötü sarmaldan kurtulmalıdır. İyi bir su yönetimi ile daha az su kullanma diğer tabirle yeteri kadar su kullanma yolunu mecburi tercih etmelidir. Su yönetiminde uzman olan bir dostumdan duyduğum cümle çok hoşuma gitmişti. “Suyun yönetiminde demokrasi geçerli değildir. Çünkü hiç kimseye istediği miktarda su kullandırılmaz, yeteri miktarda su kullandırılır.”
Gıda güvenliğimiz için Türkiye, tarımsal sulamada kullanılan elektrik enerjisini sübvanse etmenin yanı sıra, geleneksel sulama suyu tüketimini de tamamen terk etmelidir.