Milletçe çok üzüldüğümüz ve birçok vatandaşımızı kaybettiğimiz deprem bölgesinde, devlet millet iş birliği ile yaralar sarılmaya devam ediliyor. Umudum ve dileğim millet olarak tez zamanda toparlanıp ayağa kalkacağız. Eski hatalarımızdan ders çıkarıp daha sağlam zeminlerde, sağlam konutlar inşa ederek gelebilecek felaketlerden daha az bir zararla kurtulmuş olacağız.
Bugün bölgedeki tarımı ve hayvancılığı konuşmaya devam edeceğiz. Depremden etkilenen vilayetlerimizdeki toplam tarım alanı yaklaşık 3,8 milyon hektar olup, ülke tarımının %16’sına karşılık gelmektedir. Narenciye, yağlı tohumlar, hububat, meyve, sebze ve daha birçok tarım ürününün yetiştirildiği ve ciddi bir hayvancılık potansiyelinin olduğu bu bölgemiz, Türkiye tarımı için çok önem arz etmektedir.
Bölgede birçok verimli ova ve vadiler mevcuttur. Buralarda yılda iki, üç ürün alınabilmektedir. Bölgenin ülkemizin tarımsal üretimindeki önemi oldukça büyüktür. Bölgedeki hayvancılık potansiyelimiz, hayvansal protein ihtiyacımızın önemli bir miktarını karşılamaktadır. Bölgedeki tarımsal potansiyel gıda güvenliğimizi olumsuz etkileyebilecek güçte olduğu görülmektedir.
Dünyanın her yerinde olduğu gibi felaket yaşanan bölgelerde göç tehlikesi vardır. Ülkemizde felaket yaşanan bu bölgeden de göç olması muhtemeldir. Göç olması durumunda, bölgede tarımsal üretimin sürdürebilirliği tehlikeye girecektir. Göçün önlenmesi için başta Bakanlık, Sivil toplum örgütleri ve Üniversitelerle birlikte gerekli tedbirleri almak zorundadır. Bölgedeki durum tespitleri zamanında bitirilmeli ve uygulamaya geçilmelidir.
Bölge tarımında yaşanacak bir olumsuzluk, ülke içindeki fiyatlara yansıyacaktır. Tarım ürünleri fiyatlarında yükselmeler olacak ve bu durum iç piyasadaki dengeleri altüst edecektir. Akabinde ithalat zorunluluğunun ortaya çıkması, gereksiz bir döviz kaybı demektir. Bu durum da bütçe açığı olarak kendini gösterecektir.
Göçün önlenmesi ve toprakların işlenmesi için, çiftçilerin temel ihtiyaçlarının giderilmesi kapsamında alınacak özel tedbirlerde hızlı davranılmalı. Ayrıca çiftçilere psikologlar ve sosyologlar tarafından destek verilmelidir. Alınacak diğer tedbirlerle beraber çok kısa sürede tarımsal üretim sürdürülebilir hale getirilmelidir.
Gıda güvenliğimizin yara alması ikinci bir felakettir. Buna devlet, hükümet, siyaset ve sivil toplum örgütleri müsaade etmeyeceğine inanmaktayım. Üretimin başlamasına az bir zaman kalmıştır. Birlik ve beraberlikle çözülemeyecek sıkıntı yoktur! Küçük bir ihmal bölge tarımının göçük altında kalması demektir. Aman dikkat!...