Seçime bir yıldan az bir süre kala, anket firmaları, araştırma şirketleri, PR şirketleri, strateji uzmanları, yol gösterenler, çokbilmişler, her şeyden anlayanlar, tecrübeliyim diyenler, akıl verenler türedi yine.
Siyasi arenada biraz cesareti, biraz parası, etrafında sırtını sıvazlayıp gaz verenleri olanlar parti kurdular.
Haliyle 121’i buldu siyasi parti sayımız. Bunlardan 27’si seçime girmeye hak kazansa da 121 parti de seçimde söz hakkına, seçimleri etkileme, kendisine alan edinme noktasında gayret içerisinde olmaları gayet doğaldır.
121 partinin üye sayılarına ilişkin, 23 partinin henüz hiç üyesi olmadığına ilişkin haberimizi yayınlamıştık. Detaylarını merak eden okurlarım, buraya tıklayarak habere göz atabilir.
Partilerin üye sayılarını gündeme getirdiğimizden 10 gün sonra Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, kendi parti teşkilatlarına hitaben “2023 seçim zaferimizin sembolü olacak, 23 milyon üye hedefiyle yolumuza devam edeceğiz” söyleminde bulunmuştur.
Erdoğan, partisinin teşkilatlarına 23 milyon üye hedefini gösterirken, mevcut üye sayısını ikiyle çarpmıştı. Her il, ilçe, belde, mahalle teşkilatları mevcut üyeleri kadar üye yapacakları anlamına geliyordu.
Üyeye ihtiyacı olmayan tek parti AK Parti’dir. Bunun nedeni ise ortada, 120 partinin toplam üye sayısının 8 ile çarpımı, AK Parti’nin üye sayısı kadar yapıyor.
“Topunuzun 8 katı kadar üyem var” demek yerine üye sayısını iki katına çıkarın talimatı vermesi manidardır.
Bu arada partilerin üye sayısına bakıp oy oranını hesaplamak her zaman hatalı sonuç verir. Şimdiye kadar yaşayarak gördük ki kendi üyelerinin oyunu alamadıkları için baraj altında kalan partiler çok oldu siyasi tarihimizde.
Şu anket ve araştırma şirketlerinin son çalışmaları, her parti genel başkanının önünde duruyor. Çok iyi biliyor ve anlıyoruz ki AK Parti Genel Başkanı Erdoğan da partisinin oy kaybettiğinin farkına varmış durumda.
Hani bir deyim vardır ya “vur deyince öldürmek”… AK Parti teşkilatlarının mensupları da Cumhurbaşkanımızın üye talimatını alır almaz telefonlara sarılmışlar. Memuru, müdürü, amiri, polisi, hekimi, hakimi, hakemi kim varsa arayıp “AK Parti Ailesi’ne girmek ister misiniz?” sorusunu sormaya başlamışlar.
Karşısındaki şayet bürokrat, yönetici, amir veya müdürse ‘zaten bizden’ demişlerdir, memurları da çay içmeye davet etmişlerdir.
Bir anket firmasından gelen iki genç, TC kimlik numaramı, cep telefon numaramı, adımı soyadımı, hangi semtte oturduğumu sormuşlardı. İtiraz edip, haklı bir şekilde bu bilgilerimi vermemiştim. Siyasi fikrimin açıklanmasına yönelik sorular yazılı bir şekilde önüme koyuyor, seçimde hangi partiye oy kullanacağımı, hangi Cumhurbaşkanı adayına oy vereceğimi soruyorlardı çünkü.
Fişleniyor muyuz? Görüşlerimi öğrenmeniz için sizi kim gönderdi? Şahsi bilgilerimi alıp nerelerde kullanacaksınız? Vereceğim cevapların hangi mecralar veya dehlizlerde kullanılacağını biliyor musunuz? Sorularıma yanıt veremediler tabii ki…
Kendime şaşıp kaldım. Hayretler içerisinde kendimi sorguladım.
Kendi ülkemde, kendi ülkemin gençlerinin sorularına, kendi ülkemin anket firmalarına, kendi ülkemin siyasi partilerine güvenim kalmamıştı resmen.
Gittiğim 25’e yakın ülkede, 4-5 yıl yaşadığım yurt dışında dahi bu kadar güvensiz olmamıştım.
Anket firmasında harçlıklarını kazanmak için çalışan üniversiteli gençler olduğundan dolayı, kırmadım anketlerine katılmayı kabul ettim.
Şahsi bilgilerimin tamamını dürüstçe doğru verdim.
Verdiğim siyasi cevaplar ise tamamen beklenen cevaplar doğrultusunda olmuştu.
Demem O Ki:
Anketlerde, araştırmalarda, saha çalışmalarında verilen cevaplar, aldığınız oy oranları sizleri yanıltmasın. Herkes seçime kadar AK Partili. Seçim günü sandık başında vicdanıyla baş başa kalınca korkusuzca oy kullanacağından emin olun.
Temennim Odur Ki:
Herkesin özgür bir şekilde görüş, düşünce ve fikirlerini korkmadan paylaşabileceği bir ülke olmamız için her partinin, her kurumun, her bireyin söze değil özde gayret göstermesidir.