19. Yüzyılın en önemli felsefecilerinden biri olan Friedrich Nietzsche şöyle diyor; ‘İyi ve Kötü İnsanlığın bir yaratımıdır; Ahlaki olay yoktur, sadece olayların ahlaki yorumu vardır.’  Eğer böyleyse, o halde bizi özgür kılan şey hep daha fazlasını amaçlamak ve arzularımıza göre yaşamaktır.  Kim ne der diye umursamadan...

Felsefecilerin belli olan şeyleri belirsizliğe tercih etme gibi bir kabulleri vardır. Nietzsche buna karşı çıkıyor. Çünkü diyor, insanlar inanmayı düşünmeye tercih ederler. 
Katılırsınız katılmazsınız bu başka bir şey. 

Nietzsche felsefecilere kendi bilgeliklerine aşık insanlar der. 
Bazı siyasetçilerde de kendi bilgeliklerine aşık olma hipnozu görürsünüz. 

Siyaset aslında böyle de bir şeydir. Liderlik yapabilmek için kendinizi bir kaç metre yukarıda tutmanız gerekir. 

Mesela Nietzsche felsefeciler için ‘gösterişçi’ tanımlaması da yapar. Siyasetçide de buna rastlarsınız. 
Çünkü kalabalıklar arasından seçilmek ister siyasetçi. Haklıdır da kalabalıklar içerisinde fark edilirse yürür. 

Nietzsche insanların yalnızca yaşamak(to live) için hayatta kalmayı (to survive) ve kendisini korumayı (self defence) eksik görür. 

Nietzsche yaşamanın bir diğer gayesinin ‘Güç İstemi’ olduğunu söyler. Yani gücünü dışa vurabilme isteği aynı zamanda yaşamanın en mühim gayesidir der. 

Siyaset güç istemi yönetimidir. Güç sahibi olmak siyasetçinin ana amacıdır. Bunu kötü manada almayın, eğer güçlüyseniz liderlik edebilir ve ideallerinizi gerçekleştirebilirsiniz.

Siyasetçi bir tür ‘Üst İnsandır’ Nietzsche’ci felsefeye göre. Geleneksel ahlaki terimlerden aridir. Çok rasyonel düşünme vakit kaybıdır. Mühim olan aksiyondur, bıraktığı etkidir. Siyasette özgür irade çok istenen bir fikir değildir. Siyasetçi Tanrısal yaratımın bir gölgesidir adeta. 

Mesela bilime bakışı da entersandır Nietzsche’nin. Saf bilimsel düşünüşü ahlak ve dinin yerini almaya çalışan küstahça bir tavır olarak tanımlar ve bilim öyle her bir şeye cevap filan vermez der. Aslında bilimin, insanın algısına uygun olarak dünyaya yön veriş isteği vardır der Nietzsche. 
Bu sebeple siyaseti bilimsel ve rasyonel bir bakışla açıklayamazsınız. 

Siyasetçiyi de bilgelikle açıklayamazsınız, siyasetçinin bilge olmak gibi bir amacı yoktur, olamaz da. Çünkü Nietzsche’ye göre sahici filozof hakikat peşinde koşmaz, sahici filozof risk alandır, tecrübeye önem verendir ve buyurandır. 

Tevazu filozof için saçmalıktır Nietzsche’ye göre, insanlar için doğal bir hiyerarşi vardır. Doğal olarak yüksekte olan zaten yüksekte olduğunu bilir. Kendini aşağılarda göstermeye çalışmak saçma bir rol kesme biçimidir. Siyasetçinin yürüyüşünde bile görürsünüz çoğu zaman o ‘asil ve yüksek ruhu’😀

Demokrasi ve eşitlik düşüncesi de saçmadır. 
Herkesin eşit olmak ya da hakları eşit olarak paylaşmak gibi bir yönetim girişimi olamaz. Çünkü belki de birileri doğal olarak daha eşittir ve yukarıdadır. O halde onları demokrasi gibi sıradan bir düşünceyle aşağılara çekmek bir tür zulümdür Nietzsche’ye göre. 

Peki siyasetçi nerededir?

Nietzsche bir siyasetçi değildi. 

Nihilist de değildi. 

Belki ötesindeydi. 

Nihilistler ahlakı toptan reddetmediklerini, Ahlakın evrensel olup olmadığıyla ilgilenir ve hayatı yaşamayı nasıl etkilediğiyle ilgilendiklerini söylerler. 

Çok kafanızı karıştırmayayım. 

Nietzsche’nin felsefesi ile günümüz siyaset biçimi ve siyasetçi figürü çok benziyor bana göre. 

Yazının ana fikri ne peki?

Hiç...

Çok mu nihil oldu?