Milletin vekalet verdiği, millet adına Millet Meclisi'nde yasama faaliyetlerinde bulunmak üzere görevlendirilen vekillerin, vekalet aldığı milletten daha üstün olması kabul edilebilir bir durum değildir.
Milletvekili genel seçimleri yaklaştığı bu süreçte, halen ortada seçim takvimi dahi yokken milletvekilliği pazarlıkları başlamış durumda.
Seçim bölgesinin nüfusuna göre 3-5 milletvekili çıkarılan bir ilde, seçimde iyi oy alacağı tahmin edilen 6-7 partiden milletvekili olma yarışı başlayalı çok oldu.
Siyasete girmeyi düşünen, milletvekili hayali ve hedefi olan herkes, önce partileri izledi, aday olacağı bölgeden kaç vekil çıkarabileceğini hesapladı, sonrasında partisini seçti.
Şimdi seçtiği partide ön sıralarda, seçilebilecek yerlerden aday olmanın mücadelesini veriyor.
Milletvekili çıkarılma sayısı 5 olan ve en fazla 2 milletvekili çıkaracak bir partinin 50'den fazla aday adayı oluyor. Bu aday adayları 3 ay boyunca partilerine çalışıyor, partileri de 5 aday gösteriyor, en fazla 2 milletvekili seçtiriyor.
Yüzde 1 şansı olan kişiler, adaylık ve seçim sürecinde hangi yollara tevessül ettiği konumuz değil. Milletvekili olmak için 10 milyon lirayı gözden çıkaranı mı dersin, delegelerine, partililerine, kendisini aday göstereceklere, vatandaşlara, seçim bölgesi çalışmalarına harcayacağı parayı mı dersin...
Bir milletvekilinin maaşı belli. 56 bin lira...
Bir milletvekili 5 yılda yani 60 aylık karşılığı kazanacağı para 3 milyon 360 bin lira. Yemese, içmese, masraf etmese, ev geçindirmese, seçmenlerine harcamasa toplamda eline geçen para bu kadar olacak.
Milletvekili maaşlarının yetersizliği, harcamaları, masrafları tartışılır.
Milletvekili olmak için 10 milyon lira veren bir kişi herhalde 3 milyon 360 bin lira kazanmak için yapmıyordur bunu.
Milletini çok düşünüp, çok faydalı yasalar çıkarmak için cebinden fazladan 6 milyon lira ödediğini düşünenimiz yoktur herhalde.
O zaman burada bir sorun var. Avukatından doktoruna, mühendisinden bürokratına,iş adamından iş kadınına hepsi zeki insanlar. Milletvekili adayı olmadan önce hesap kitap yapıyorlardır galiba.
Kilit nokta dokunulmazlıklardır. Milletvekili seçilenlere tanınan ayrıcalıklar, hemen her konuda dokunulamıyor olmaları, hele iktidar partisi olurlarsa her kurumda iş bitirmeleri, hele küçük şehirlerdelerse bütün bürokratları kendilerinin ataması, taşeronların dahi işe alacağı kişilere karar vermesi... Sayfalar dolusu yazılabilir bu yetkiler.
Milletvekillerine tanınan özlük hakları yani maaşları, devlete olan masrafları, vergilerden ödenen giderleri, özel yasayla belirleniyor. Bu özel yasa, ne yazık ki Anayasa'nın eşitlik ilkesine aykırı bir şekilde düzenlenmiş.
Söz konusu siyasiler olunca, Anayasayı da kendi özel yasalarını da istedikleri gibi değiştirme yetkilerine sahipler. Anayasa Mahkemesi ise seyirci kalabiliyor.
Milletvekilliği, millet tarafından verilen bir görevdir, bir meslek değildir. Görev süresi bitip de tekrar milletten vekalet alamayanlar, ölene kadar milletvekilliği kaymağını yemeye devam ederler.
Milletvekiliyken işledikleri suçlar yanlarına kar kalır, yargılanamazlar, sorgulanamazlar. Haklarında fezleke hazırlanmakla kalınır.
Demem Odur Ki:
Milletvekilliği, milletin verdiği vekaletle sınırlandırılmalı, hangi görev için vekalet verilmişse sadece o görevleri yapmakla sınırlı ve sorumlu olmalıdırlar. Millete hesap veren bir sistemden ziyade adalet önünde hesap verilecek sistem oluşturulmalıdır. Dokunulmazlıklar, kürsü konuşmalarından ibaret olmalıdır.
Temennimm Odur Ki:
Partilerin seçim beyannamesinde milletvekili özlük haklarının yeniden düzenlenmesine ilişkin vaadlerinin ortaya konulması, görevlerinin sadece yasamayla sınırlandırılması, seçildikten sonra kendilerini milletten üstün görmelerini sağlayan imtiyazlarının ellerinden alınmasıdır.