İnsanoğlu mutlak olarak bir şeyin doğruluğunu ve yanlışlığını beyinsel olarak araştırma gereğinde bulunur. Çeşitli olarak birçok inanma yapıları vardır. Bu gerek bir söze inanmak olsun gerekse bir dine inanmak gibi sıralanabilir. Dini olarak ise inanmak; dini boyut olarak peygamberlerin tebliğ ettiklerini doğrulayarak kabul etmektir.

Eğer inandığınız değerler gerçekten görünmeyen bir his topluluğu oluşturursa inanç kavramını ortaya çıkarır. İnançlarımız doğuştan bizlerle var olmazlar çünkü çoğunlukla çevre etkisiyle oluşurlar. İnanmak kavramı ise insanoğluna doğuştan gelmektedir. Nedeni ise; İnsanlar, inanmak kavramına ihtiyaç duyan canlılardır. İnanmak temel bir ihtiyaçlar arasında yer alır ve insanoğlunun çabasına bağlıdır. Doğuştan gelen inanmak iç güdüsüyle birlikte çevre bizi bir inanca yöneltmeye iter. O inanca inanıp inanmamak insanın hislerine bağlıdır.

İnanç veya inanmak neden bu kadar önemlidir?

Hayatımızı belirlemek, idame etmek, güzelleştirmek gibi eylemler için hep bir karar verme durağında kalırız. Karar verdikten sonra hayatımızı iyi veya kötü hangi niyetle inandıysak o yönde hayatımızı belirlemiş oluruz. İnanmak veya inançlar aynı zamanda hayatı anlamamız için karar vermesinde birer süzgeç görevindedir.  

İnanç özgürlük müdür?

İnanç bir özgürlük alt dalıdır. Düşünce ve ifade özgürlüğü gibi vicdan özgürlüğü gibi insan için olan ve insana ait olan temel hakların biridir. İnanç özgürlüğü, bir insanın toplumsal alanda inancını yerine getirme, kimseye rahatsızlık vermeden inancını yerine getirme, inancını karşılıklı istekle öğretme hakkı vardır ve bu inanç özgürlüğüne girmektedir.

İnanç ve inanmak hakkı hukuk ile desteklenmeli ve korunmalıdır

Din, inanç özgürlüğü olduğu gibi bu kavrama edilen kötü bir karşı eylemlerde ne olursa olsun her devletin ve her toplumun, kötü eylemlerde bulunanlara karşı hukuki bir kalkan yaratmalıdır. Bu hangi din veya hangi inanış için olursa olsun hepsi birer değer ve kültür örneğidir. Birer abide olarak dünyanın insanlığa mirasıdır. Bu miraslar her ne olursa olsun korunmalıdır.

İnanç faşistliği

Her inanışın katılım sayısı, içerikleri, yönelişleri, inanç eylem biçimleri farklı ve özeldir. Hiçbir inanç ve hiçbir inanış diğerinden üstün değildir ve tutulmamalıdır. Her meyvenin güzelliği ayrı olduğu gibi her inancın da değeri farklıdır. Üstünlük uğruna yapılan inanç ırkçılığına her ne pahasına olursa olsun müsaade edilmemelidir. Bu ırkçı eylemler vicdani olarak korunma altına alınmalıdır. Her inanç paha biçilmez bir değere sahiptir, karşılaştırılması ve üstünlük yarışına koymak son derece yanlıştır.

İnanç ve inanmak üzerine yazdığım bilgi içerikli yazıda inanışların ve inanmanın ne kadar önemli olduğunu, değerler kümesinin en önemli elemanları olduğunu aktardık. İnançlar insanlar gibi kutsaldır. Kutsal olan bir değeri muhakkak muhafaza etmeli ve saygı duyulmaya ikna ettirmeliyiz. Her ne olursa olsun inanmak insani eylemdir ve bir şeye inanmanın suç olmayacağı gibi bir olguya, bir şeye inananları rahatsız etmek, inandıkları değerlere zarar vermek son derece yanlış bir tutumdur. Sevmiyor veya inanmıyor olabilir insanlar hatta her insanla aynı değerde buluşmayabilirler ama saygı duymak zorunluluğu vardır herkes için. Çünkü inanışlar insanların hayatlarının birer parçasıdır ve kimse kimsenin hayatını alt üst etme hakkı yoktur.

Sözlerimi Robert G. Ingersoll’un sözleriyle bitirmek istiyorum; ‘’Hepimiz için en büyük mutluluk, her çağda inançları için direnecek kadar güçlü ve yürekli kişilerin yetişmesidir.’’