Siyaset, yıllarca bu ülkede uzmanların ve bilim adamlarının görüşlerine itibar etmedi. Bildiğini okudu. Arsa lazım oldukça, ellerine aldıkları kazmalarla tarım alanlarına saldırdılar.

Toplu konut için yer mi lazım, tarım alanları hazır! Fabrika için arsa mı lazım, tarıma elverişli topraklar emrinize amade!  Otel için yer mi arıyorsunuz zeytinliklerin canı sağ olsun! Yazlıklar yapmak için yeri hiç düşünmenize gerek yok, ormanlar ve meralar ne güne duruyor? Velhasıl 1960’lı yıllardan bu yana tarım arazileri siyasetçilerin istilasına uğramış durumdadır.
Siyasetçi denince sadece belediye başkanları, milletvekilleri veya bakanlar değil elbette, siyasette gücü olan herkes, gücü nispetinde tarım arazilerine saldırmıştır. Bunun neticesinde, ormanlarımız, meralarımız ve birinci sınıf topraklarımız perişan edilmiş adeta yok edilmiştir. Bu konuda ağzını açan ilim adamı adeta aforoz edilmiştir! Direnen kamu görevlisi anasından doğduğuna pişman edilmiştir! Başta kendimden örnek vermek isterim. 2000’li yıllarda birinci derece deprem bölgesi olan Çanakkale’nin en yakın merkez köyünde tarım arazisi işgali neticesi yapılan yüzlerce konuta ruhsat verilmesine karşı çıkarak, yazdığım muhalefet şerhinde başıma gelmeyen kalmamıştı. Sonuç ne mi oldu? Atamam başka bir şehre çıktıktan sonra paşa paşa bu tarım arazisi üzerindeki o kaçak yapıların ruhsatı verilmiştir.
1960’lı yıllardan bu yana işler hep böyle yürütülmüştür. Elbette ki toprak işgalinin altında siyasetçi imzası yoktur. Siyasetçi oy uğruna bürokrasiyi tehdit ederek iş halletmiştir. Bu arada bürokrasinin de sorumluluğunu unutmamak lazım. Siyasetçi ve bürokrasi iş birliği ile tarım arazilerinin imara açılması sonucunda milyonlarca hektar tarım arazisi kaybedilmiştir. Deprem tehlikesi olan bölgelerde tarım arazilerinin imara açılması çalışmalarında yer bilimcilerin bilgilerine ve uyarılarına da itibar edilmemiştir. Birçok yerde idare mahkemelerinin bile kararları hiçe sayılmıştır.
1960’lı yıllardan bu yana ne kadar tarım arazisi kaybettiğimizi merak edenler elbette vardır. 1960 yılında 28 milyon hektar olan tarım arazi varlığımız, 2023 yılına gelindiğinde 23 milyon hektara gerilediğini görmekteyiz. Yani, 60 yılda yaklaşık 5 milyon hektar tarım arazisi kaybedilmiştir. Japonya’nın 5,7 milyon hektar tarım arazisinin olduğu hatırlanırsa, kaybettiğimiz tarım arazisi varlığı kabul edilemez acı bir tablodur!
Siyasetçilerin kural tanımaz tutumları neticesinde, ülkemizde can kaybı yüksek olan afetlere ve özellikle depremlere bakıldığında, büyük can ve mal kayıpları imara açılan tarım arazileri üzerine yapılan konutlarda meydana gelmiştir. Son yaşadığımız ve milletçe çok üzüldüğümüz depremdeki kayıplarımızda yine imara açılan tarım arazileri üzerinde kurulan yapılarda oluşmuştur. 
Bir hafta önce Kahramanmaraş Milletvekilinin bir kâğıt üzerinde, yeni afet konutlarının yerlerini çizerek göstermesi yanlış ve ibret verici bir hareket olduğunu gördük. Çünkü gösterdiği yerlerin büyük bir kısmı yine tarım arazisi idi. Yani bilinçsizce gelecekte yeni bir felakete zemin hazırlıyordu. Milletvekilinin bu tavrının çok büyük tepki aldığını hep beraber gördük. Aslında bu tutum bize hiç yabancı değildi. Çünkü, son 60 yıldır siyasetçilerin tarım arazilerine karşı tavrı hep böyleydi. Artık milletçe bu yanlıştan dönmeliyiz. Daha bilinçli ve medeni davranmak zorundayız. İlim adamlarının çalışmalarına ve uyarılarına önem vermeliyiz.  Yanlışlarımız bize ders ve tecrübe olarak geri dönmelidir.
Yoksa, canlarımız ve mallarımızla beraber siyaset de göçük altında kalmaya devam edecektir.