ERKEN HABER - İstanbul'un Fethi'nin 569. Yılı. Surlara bayrağı diktiği söylenen Ulubatlı Hasan gerçek mi ya da miteolojik bir kahraman mı?
Gündeme her yıl gelen konuyla ilgili bilgileri derledik.
Ulubatlı Alemdar Baba Hasan olarak bilinen Ulubatlı Hasan, Bursa'da Ulubat Gölü'nün birkaç kilometre doğusunda yer alan "Kızılcıklu" ya da şimdiki adıyla "Hasanağa" köyü ile eski başkent Edirne'de "Sığırlıca-Mûsâ" köyünde vakıflar kurmuştur.
BABASININ ADI ABDULLAH
Rebiulevvel 828 (Şubat 1425)'de düzenlenen vakfiyeye göre kendisi, İstanbul'un fethinden 28 sene önce "Nâsıbu livâ'i'l-İslâm" yani "İslam Sancağının Dikicisi" ünvanıyla anılmakta ve Fatih Sultan Mehmed'in babası II. Murad zamanında da resmi bir Alemdar olarak görev yapmaktadır.
Aynı vakfiyede Resmî sancaktarlığının yanında “Melikü’l-ümerâ’i’l-‘izâm” ve “Ekâbir” tâzim ifadeleriyle bir arada anılıp, Sultan II. Murad dönemi devlet adamlarının en büyük ve en önde gelenleri arasında gösterilmiştir.
İSTANBUL'UN FETHİ
Ulubatlı Hasan’ın günümüze kadar sancağı rastgele eline alıp burca dikmeyi başarmış çok genç bir yeniçeri olduğu yönünde hayal ürünü bir karakter kurgulanmıştır. Bu da onun şimdiye dek açıkça tespit edilemeyen gerçek statüsünü tamamen gölgede bırakmıştır. Halbuki İstanbul kara surlarının en stratejik noktası olan Hagios Romanos (Topkapı) burcuna çıkıp sancak dikmek gibi üstesinden gelinmesi çok zor ve özel yetenek gerektiren bir görevi başarmak ancak emektar ve yüksek tecrübe sahibi bir sancaktarın işi olabilirdi.
GÖRGÜ TANIĞINDAN ULUBATLI
İmparator muhâfızlarının başı Yorgios Sfrancis’in Chronicon Maius adlı ayrıntılı eserinde Ulubatlı Hasan'dan bir görgü tanığı olarak şöyle bahsetmektedir:
"İşte o sırada, aslen Lopadion (Ulubat)’lı olup koca bir vücuda sahip olan ‘Hasan’ adlı bir yeniçeri, sol eli ile başının üstüne kalkanını tutup, sağ eli ile kılıcını çekti ve bizimkilerin şaşkınlık içinde geri çekildikleri o bölgede surun tepesine doğru atıldı. Onunla aynı cesareti göstermek isteyen otuz kadar diğeri de kendisini takip etti. Bizimkilerden hâlâ surlarda kalanlar ise üzerlerine kayaları yuvarlıyorlardı ve onlardan on sekizini aşağı attılar. Ne var ki, Hasan kendisine mahsus şiddeti ile surun üzerine çıkıp bizimkileri kaçırmayı başardı. Bu zafer üzerine diğerleri de onu takip ederek surlara tırmanma fırsatını buldular. Bizimkiler sayılarının pek az olması nedeni ile sura tırmananlara mânî olamadılar. Düşmanın sayısı fazla idi, buna rağmen yine de yukarıya çıkanlara saldırdılar ve onlardan birçoğunu öldürdüler. Bu çatışma sırasında Hasan’a bir taş isabet etti ve onu yere yıktı. Kendisini yere yıkılmış görünce, bizimkiler de üstüne her taraftan taş fırlatmaya başladılar. O ise dizleri üstüne kalkmış kendisini savunmaya çalışıyordu; ancak almış olduğu pek çok darbeden dolayı artık sağ kolu işlemez oldu ve oklarla kaplandı, nihayet beraberindeki pek çok kişi ile birlikte öldü."
KABRİ NEREDE?
Ulubatlı Hasan’ın tarihî yarımadanın merkezinde bulunan kabri, 2019 yılında Tarihçi Hakan Yılmaz tarafından bölgede yapılan geniş çaplı bir araştırma sonucu ortaya çıkmıştır. Fatih İskenderpaşa Mahallesi yakınlarında, Horhor’dan Büyükşehir Belediyesi’nin arka hizasına doğru uzanan yol üzerinde yer alan Fatih’in şehit sancaktârı “Alemdâr Baba Hasan”ın kabri, İstanbul’daki tüm fetih şehitlerinin kabirleri arasında apayrı bir öneme sahiptir. Bu ilginç şehit kabri, İstanbul’un yüzyıllar boyu süregelen kadim tarihî görüntüsünü değiştiren 1956 İmar Planı uygulanırken, sebepsiz yere ortadan kaldırılan yarı kârgir, kısa minareli küçük mescidinin yakınında, beş yüz yıl boyunca Osmanlılar tarafından fethin en büyük şehidinin yattığı yer olarak biliniyor ve halk tarafından ziyaret ediliyordu.
GERÇEKTEN YAŞAYIP YAŞAMADIĞI TARTIŞILIYOR
Ulubatlı Hasan'ın gerçekte var olmayıp ve bir fetih efsanesi olduğuna dair çeşitli iddialar ortaya atılmıştır. Bu iddiaların temelinde Ulubatlı Hasan'dan bahseden yabancı kaynaklardan biri olan İmparator muhâfızlarının başı Yorgios Sfrancis’in Chronicon Maius adlı ayrıntılı eserini, 1930’lardan itibaren Metropolit Makarios Melissinos’a atfeden birkaç Yunan ve Romen tarihçinin tezleridir. Tarihçi Hakan Yılmaz bu iddiaları çürüttüğünü iddia etmektedir.
DOĞUM TARİHİ YAKLAŞIK 1390 YILI
Ulubatlı Hasan'ın var olmadığına dair iddia sahipleri tezlerini İstanbul'un fethi sırasında bizzat bulunan Bizanslı tarihçi Francis'in orijinal eserinde Ulubatlı Hasan'ın ismi geçmemesi ve daha sonraki tarihlerde Francis'in eserine Melissinos tarafından ilave yapıldığı ve Melissinos'un eklemelerini hangi kaynaktan aldığının bilinmediği gerekçesini savunur.
SURLARA BAYRAĞI KİM DİKTİ
Bazı tarihçilerin dayanağı ise ise şehrin fethedilişi sırasında o kargaşada surlara bayrağı ilk diken kişinin isminin sağlıklı bir şekilde zikredilmesinin mümkün olmayacağıdır.
Gerçekliği tartışmalı iken bile, İstanbul'un Türkler tarafından fethedilişinin simgesi olan ve Türk mitolojisinin bir parçası haline gelen Ulubatlı Hasan'ın son araştırmalar neticesinde gün yüzüne çıkan kabri ve yeni arşiv belgelerine göre gerçek bir kişi olduğu kanıtlanmıştır.