Piyasaya bakıldığında et ve süt fiyatlarının yüksekliği dikkat çekici bir vaziyet almış durumdadır. Kemiksiz et fiyatının 350-400 Kg/TL, Marketlerdeki paket süt fiyatları ise 28 LT/TL bandına çıkmış ve yükselişin devam edeceği tahmin edilmektedir.
Bu fiyat artışının çiftçiye yansıması istenilen şekilde olmadığı piyasanın ayrı bir gerçeği olarak önümüzde durmaktadır. Bu artışın yaklaşan seçimlerle de alakasının olmadığı düşüncesindeyim. Bu krizin adım adım üzerimize geldiğini işin erbapları önceden defalarca dile getirmişlerdi.
Hükümet bu fiyat artışının önüne geçmek için yıllarca ithalat kozunu kullandı ve kullanmaya da devam etmektedir. İthalat elbette iç piyasadaki artan fiyatları dizginleyebilir. Ama bu geçici bir süre için başvurulan bir çaredir. En olumsuz ve yıkıcı tarafı ise içerideki üreticiye ciddi zararlar verir. Bunun örnekleri geçmişte çok görüldü. Plansız yapılan ithalatlar neticesinde birçok işletmenin kapandığına şahit olunmuştur.
Şu an yaşamakta olduğumuz krizde de yine ithalat yolu tercih edilerek 500.000 baş besi danasının ithalatına izin verildiğini üzüntü ile öğreniyoruz. Yukarıda belirttiğim gibi bu karar, geçmişte yaramıza derman olmadı bundan sonra da olmayacağı inancındayım. Aksine mevcut yarayı kanatacak ve büyütecektir. Dünyanın birçok yerinde istenilen vasıfta hayvan bulunamaması da ayrı bir gerçek olarak önümüzde durmaktadır. Yani, gelecekte paranız olsa da istenilen kalitede hayvan bulmakta zorlanılacağı gerçeğini de akıllardan çıkartmamak gerekiyor.
Hayvancılıkta kalıcı tedbirler alınmalı ve bunlar devlet politikası haline getirilmelidir. Yani politika hükümetler üstü olmalıdır. Alınacak tedbirleri anlaşılır bir şekilde sıralayalım.
Hükümet, liyakatli, cesur ve çalışkan kadrolara hayvancılığı teslim etmelidir. Bu kadrolar siyasi rüzgarlardan etkilenmemelidir.
Hayvancılık destekleme sistemi yenilemeli ve Anayasada belirtilen sınırlara taşınmalıdır. Kaba yem, fabrika yemleri, hayvan sağlık giderleri, buzağı desteklemeleri ve çiğ süt desteklemeleri yeni baştan belirlenmelidir.
Hayvan hareketleri kontrol altında tutulmalı özellikle sınır kapılarından kontrolsüz giriş ve çıkışlara izin verilmemelidir. Hayvancılığımız olumsuz dış etkenlerden kurtarılmalıdır. Önleyici sağlık tedbirleri ihmal edilmemelidir.
İthalata sınırlamalar getirilmeli ve damızlık hayvan yetiştiriciliği devlet bünyesinde yapılmalıdır. Bu sahada özel sektörde desteklenmelidir. Üretilecek damızlıkların dağıtımında ciddi davranılmalı bu işi meslek haline getirmiş küçük ve orta ölçekli işletmelere öncelik verilmelidir.
Damızlık kesimine belli bir yaşa kadar asla müsaade edilmemelidir. Bu kapsamda sahte evrak ile kesim yapanlar veya yaptıranlar, raporu düzenleyen yetkili ve ilgililer ciddi takip altına alınmalı caydırıcı HAPİS cezaları verilmelidir. Sahte evrak düzenleyen ilgili ve yetkililerin diplomalarını iptal edilebilecek düzenlemeler getirilmelidir.
Market rafındaki süt fiyatı (28 LT/TL) ile çiğ süt fiyatında (11 LT/TL) bir denge oluşturulmalı ve bu durum korunmalıdır. Bu dengeyi bozabilecek hareketlerde bulunacak şirketlere, çiftçi birliklerine, kooperatiflere ve süt toplayan şirketlere ciddi yaptırımlar getirilmelidir. Devletin güvenlik birimleri sektörün paydaşlarını ciddi takibe almalıdır. Sebepsiz zenginleşen birlik ve kooperatif başkanlarının ve yakın çevreleri ciddi kontrol edilmelidir. Masak’ta bu işe dahil olmalıdır.
Bütün bu çalışmalarda amaç süt fiyatlarının günün şartlarına göre güncellenmesidir. Bu sahada alınacak tedbirlerle damızlık kesiminin önüne geçilmiş olacaktır. Kesimden kurtarılan damızlıklar orta vade de hayvancılığımıza can katacaktır. Uzun vadede ise ithalat belasından ülke kurtarılmış olacaktır.
14 Mayıs’ın, hayvancılığımız için bir milat olması dileği ile…