Deprem fay hatlarının kesiştiği bir coğrafyada bulunan ülkemiz, daha önce yaşadığı depremlerden dolayı büyük bir tecrübeye sahip.

Erzincan Depremi, Marmara Depremi, Bingöl Depremi, Van Depremi, Düzce Depremi, İzmir Depremi... daha nice depremler yaşadık ülke olarak millet olarak.

Yaşadığımız her deprem bize tecrübe oldu, eksiklerimizi gördük, yanlışlarımızı tespit ettik ve her deprem sonrası tedbirler alındı, yasalar çıkarıldı, birimler kuruldu.

Kahramanmaraş depremleri, yaşadığımız acılara yenilerini kattı. Bir kez daha gördük ki milletimizin dayanışma ruhu ilk günkü gibi sağlam. Depremi duyan hemen her vatandaş, kendi üzerine düşeni yapmak için harekete geçti. 

Kimi çocuklar kumbaralarını açtı, kimi dar gelirli aileler giysi dolaplarını açtı, battaniye alacak parası olmayan kimi vatandaşlar evindeki battaniyelerini paylaştı, kimi sanatçılar yardım kampanyaları başlattı,

Esnaf, iş adamları, sivil toplum kuruluşları birbiri ardına yardım malzemeleri bağışlayıp, deprem bölgesine gönderme yarışına girdiler.

Ülkenin dört bir yanındaki vatandaşlar "Enkazda biz de olabilirdik" ve "Bu soğuk havada biz de evsiz kalabilirdik" empatisiyle hareket edip, ellerinden gelen maddi ve manevi desteği esirgemedi.

Depremler konusunda tecrübe sahibi olan devletimiz için maalesef aynı güzellikte cümleler kuramayacağım. Devletin her kademesinde bu tür afetlerde yapılması gerekenler talimatnamelerle bile bellidir. Her devlet görevlisi afet durumunda ne yapması gerektiğini çok iyi biliyor. 

Deprem anında en önemli ihtiyaçları 9 yaşındaki bir çocuk bile çok iyi biliyor. Bunu birilerinin haber yapması, ihtiyaç listesi yayınlaması veya eksiklikleri duyurmasına gerek bile yok.

AFAD, gerek bütçesi, gerek kadrosu ile isminden de anlaşılacağı gibi devletin tek ve en sorumlu birimidir. Depremlerin büyüklüğünü açıklamak bile AFAD'ın işlerinden biri zaten.

Depremin 10 ilde hasara yol açması, Marmara Depremini hatırlattı bize. Evet deprem olduğu andan itibaren 10 İlde kaç binanın tamamen yıkıldığı gelen ihbarlar üzerine ilk 2 saatte tespit edildi.

Hangi ilde kaç binanın tamamen yıkıldığı bilgisi olduktan sonra yapılması gereken tek şey var, o da arama ve kurtarma ekiplerini söz konusu enkaz bölgelerine dağıtmaktır.

Koskoca devlet görevlilerimiz, mevcut arama kurtarma ekiplerini yıkılan binalara dağıtmayı beceremedi. İl Valileri raporu verdiği ilk andan itibaren kamu kurum ve kuruluşlarının her türlü imkanları, makinaları, seyyar fırınları, jeneratörleri, kurtarma ekipleri seferber edilip, illere dağıtılacaktı.

Devletin ve gönüllü kuruluşların arama kurtarma ekiplerinin 10 ile dağıtımını sağlamak ne kadar da zor bir şeymiş.

Hatay sokaklarında "Sesimi Duyan Yok Mu" feryatları yükselirken, diğer illerde "her şey yolunda" diye açıklama yapan devletin bakanının yanında el pençe divan duran aramak kurtarma ekipleri sağır olmuş.

Eli cebinde enkaza bakarak "vah vah" diyen devletin bakanları, sosyal medyada yazılıp çizilenlere inanılmaması AFAD'ın açıklamalarını sadece okumalarını tavsiye ediyorlar. 

Bu soğuk kış günü iki saat deprem bölgesindeki sokaklarda gezip fotoğraf çektiren siyasiler, üşüdükten sonra ısındıkları zaman enkaz altında soğukta kurtarılmayı bekleyen canları unutuveriyorlar.

Devlet neden enkaz altında kurtarılmayı bekleyen kaç kişi olduğunu açıklamıyor? İnfial olmasın diye galiba. Bazı bilgileri gizlemek, acları yaşanmamış saymıyor maalesef.

Depremden bir gün geçtikten sonra bazı kurum ve kuruluşlar, deprem bölgesine arama ve kurtarma ekipleri ile yardım malzemesi göndermeye başladıklarını açıklıyorlar. Günaydın demezler mi? İnsanlar kan ağlıyor, aradan geçmiş 30 saat bunların aklı başına yeni gelmiş. Deprem olur olmaz neden göndermediniz, kimden neyin talimatını beklediniz, soğuktan veya açlıktan enkaz altında ölen canların vebalini hiç mi düşünmediniz?

Demem O Ki:

Deprem bölgelerinde hiçbir şey yolunda değil. Henüz el değmemiş enkazlar bulunduğu, birçok bölgeye henüz elektrik dahi verilemediği, karnını doyuramayan depremzedelerin olduğu, yakınlarını kaybedenlerin umutlarını da kaybettiği günleri yaşıyoruz. O kadar deprem tecrübemize rağmen maalesef devlet olarak sınıfta kaldık.

Temennim Odur Ki:

İller ve ilçeler arasında herhangi bir siyasi ayırım yapmaksızın, arama ve kurtarma ekiplerini enkaz bölgelerine orantılı olarak dağıtılması, enkaz altında feryat edenlerin sesine kulak verilmesidir.