Dünya üzerinde tarımı çok eski yıllardan beri yapılmakta olan yemeklik dane baklagillerin diğer bir deyişle bakliyat ürünlerinin insan beslenmesinde bitkisel kaynaklı protein gereksiniminin karşılanması bakımından büyük önemi bulunmaktadır.
Dünyada insan beslenmesindeki bitkisel proteinlerin %22’sinin, karbonhidratların %7’sinin, hayvan beslenmesindeki proteinlerin %38’inin ve karbonhidratların %5’inin yemeklik baklagillerden sağlandığı belirtilmektedir (Adak ve ark., 2009). Ayrıca, %18–32 oranında protein içeren yemeklik tane baklagiller, gelişmekte olan ülkelerin beslenme sorununun çözümünde ve beslenmedeki protein açığının giderilmesinde sıklıkla gündeme gelmektedir (Kün ve ark., 2004).
Mercimek, fasulye, nohut, bezelye, bakla ve börülceyi içine alan baklagiller, dünyadaki iki milyardan fazla insan için protein kaynağıdır (UBK, 2014). Bakliyat üretimi dünya geneline yayılmış olmakla beraber, mercimek üretimi Amerika ve Asya ülkelerinde yoğunluk kazanmıştır.
Yemeklik tane baklagillerin iklim ve toprak istekleri dikkate alındığında, Türkiye`nin büyük bir baklagil yetiştirme potansiyeline sahip olduğu görülmektedir. Ülkemizin kuru tarım alanlarında nadasın daraltılmasında nohut ve mercimeğin, sulu tarım arazilerinde fasulye, bakla, bezelye ve börülcenin ekim nöbeti içerisinde bugünkünden daha fazla yetiştirilmesi mümkündür.
Yemeklik dane bakliyatlarda ekim alanları, 1981 yılında başlatılan "Nadas Alanlarının Daraltılması Projesi" ile hızla artmaya başlamıştır. O yıl 740 bin hektar olan ekim alanları 1982 yılında %60 oranında genişleyerek 1,2 milyon hektara yükselmiştir. Ancak projenin sona ermesiyle birlikte ekim alanları da gerilemeye başlamıştır. 1990`ların başında 2 milyon hektara ulaşan yemeklik bakliyat ekim alanları %60 azalarak günümüzde 800 bin hektara düşmüştür.
Türkiye, 1990’lı yıllardaki baklagil üretim miktarını 2000’li yıllara taşıyamamıştır. Bu durumu iklim değişikliğine bağlı kuraklığın etkisine bağlamak yanlış olur. Tarımda uygulanan yanlış siyaset ve beceriksizlik, Ülkeyi, birçok tarımsal üründe olduğu gibi bakliyatta da ithalata mahkûm etmiştir.
Türkiye baklagil üretiminde kendine yeterlilik açısından incelendiğinde ise yıllar itibariyle azalış eğilimi gösterdiği ve yeterlilik düzeyleri nohutta yaklaşık %87,5, kırmızı mercimekte %89,6, yeşil mercimek %56,5 ve kuru fasulye %82,7 olarak gerçekleştiği görülmektedir. Bu mevcut yapıya bakıldığı zaman, bakliyat için ciddi bir döviz kaybının olduğu açıktır.
Tarım Bakanlığı işi ciddiye almalıdır. Bakliyat üretimi yeniden planlanmalıdır. Üretime verilen destekleme yeniden gözden geçirilmelidir. Üniversiteler, Araştırma Enstitüleri ve sivil toplum örgütleri ile iş birliği yapılmalıdır. Özellikle Doğu Anadolu ve Orta Anadolu’da ekilmeyen sahalarda bakliyat ekimi teşvik edilmelidir. Türkiye, en kısa sürede bakliyatta kendine yeten ülke haline getirilmelidir. Yarınlar geç olabilir…