İzmir’in işgaliyle birlikte alevlenen milli mücadele ruhu, 19 Mayıs 1919 tarihinde Atatürk’ün, Samsun’a çıkmasıyla ivme kazandı. Daha sonra Erzurum ve Sivas kongrelerinin ardından Ankara’da Büyük Millet meclisin açılmasıyla yurdun düşmandan temizlenmesi amacı açıkça dillendirilmeye başlanmıştı.

Büyük Millet Meclisi başkanını seçmiş, Mustafa Kemal Atatürk, Gazi Meclisin Başkanlığına seçilmişti. Ancak Osmanlı İmparatorluğu hala kağıt üstünde de olsa varlığını sürdürüyordu. O nedenle Osmanlı sülalesinden birisinin mücadeleye önderlik etmesi düşüncesi ağır basmaya başlamıştı. Bu nedenle Veliaht Abdülmecit Efendiye, Ankara’ya gel ve mücadelenin başına geç demek için heyet gönderilmişti. Ancak Abdülmecit Efendi bu teklife olumlu yanıt vermedi. Bunun nedeni ise, kendi çıkarları için Osmanlı İmparatorluğu’nda taht kavgasına neden olmamaktı.

Abdülmecit Efendi, Vahdettin Efendinin veliahtlığı döneminde de taht için öne çıkan isim olarak dikkat çekiyordu. Bu nedenle devren Sadrazamı Talat Paşa da Abdülmecit Efendiye, Sultan Reşat’ın hastalandığı bir dönemde veliaht Vahdettin Efendinin yerine kendisini tahta çıkarmak istediklerini ifade etmişti. Abdülmecit Efendi bu teklife karşılık, hanedan arasında süren ananeyi bozamayacağını söyleyerek Talat Paşa’yı geri çevirdi.

Sultan Reşat’ın vefatı ile tahta Vahdettin Efendinin çıkmasıyla birlikte veliaht olan Abdülmecit Efendiye, her ne kadar taht kavgası yaşanmasını istemese de Milli Mücadele döneminde Ankara’dan, Mustafa Kemal Paşa’dan Milli Mücadelenin başına geçmesi yönünde teklif geldi.

Orgeneral Asım Gündüz, Milli Mücadele için Anadolu’ya geçmeden önce, Ankara’da bulunan Mustafa Kemal Paşa tarafından kendisine bir görev verildi. Görevi Asım Gündüz’e bildiren kişi ise, eski talebelerinden, o dönem Yüzbaşı olan daha sonra Korgeneralliğe kadar yükselen Yumni Üresin idi.

Mustafa Kemal Paşa, Asım Gündüz’ün Sarayla irtibatı olduğunu bildiği için Veliahtla kendisinin görüşmesini sağlamasını, yani Asım Gündüz’ün aracılık yapmasını istiyordu. Asım Gündüz, Şehzade Ömer Faruk Efendi’nin araya girerek randevu alması sonucunda bir akşam Veliaht Abdülmecit Efendi ile görüştü.

Veliaht, Asım Gündüz’e, Mustafa Kemal Paşa’nın kendisinden ne istediğini sordu. Asım Gündüz konuyu Abdülmecit Efendi’ye şu şekilde aktardı:

-Şüphesiz bana bir şey söylemediler. Yalnız Padişah Hazretlerinin burada, İtilaf Devletleri’nin elinde bulunduklarını biliyorlar. Belki Anadolu’da bir devlet kurarak sizi başına geçirmek istiyorlar.

Abdülmecit Efendi işittiklerinden endişelendi.

-Ne diyorsunuz Asım Bey, bu memleket Saltanat kavgasından, kardeş çekişmesinden neler çekti. Ben adımı lekeleyemem. Gönülden istediğim bir hareket için de olsa, kardeşime karşı çıkarak aile tarihime leke düşüremem… Hiçbir zaman yapamam Asım Bey…

Asım Bey, Mustafa Kemal Paşa’nın görüşme isteğini tekrarlayınca, Veliaht bir hafta sonra görüşebileceklerini söyledi. Düşünmek için süre istedi.

Abdülmecit Efendi, bir hafta sonra Asım Gündüz ve Yüzbaşı Yumni’yi, Çamlıca’daki köşkünde kabul etti.

Veliahtın cevabı olumsuzdu.

-Mustafa Kemal Paşa’ya selam ve sevgilerimizi bildiriniz. Bu zamanda memleketi bölücü bir hareketi benden istememelerini rica ediyorum.

Yüzbaşı Yumni, bu cevabı Ankara’ya götürdü.

Bu olaydan çok zaman sonra Şehzade Ömer Faruk, Asım Gündüz’ün önüne geçerek;

-Hocam, ben Anadolu’ya gitmek istiyorum. Eğer Mustafa Kemal Paşa, babam gelmedi diye kızdı ise ben varım. İster babamın yerine beni kabul etsin, isterse Milli Mücadele’de bir er olarak beni kullansın. Ama gideceğim, karar verdim.

Herhalde Şehzade Ömer Faruk’a babası Asım Gündüz ile olan görüşmelerinden bahsetmişti.

Ömer Faruk Efendi, Asım Gündüz’e fikrini söylediği günlerde, Mustafa Kemal Paşa da Asım Gündüz’ü Ankara’ya çağırmıştı. Ömer Faruk Efendi de ısrarını sürdürünce, MM grubundan arkadaşlarıyla görüşen Asım Gündüz, onların muvafakatini aldıktan sonra, Mustafa Kemal Paşa’nın istediği Veliahdın yerine bari oğlunu götüreyim düşüncesiyle Şehzadeyi de yanına alarak, bir vapurla İnebolu’ya geldi. Vapurun ambarında hazırlanan yerde sıkıcı bir seyahat yapması ve havasızlık nedeniyle Ömer Faruk Efendi rahatsızlandı.

Vapur iskeleye yaklaştıktan sonra, Şehzadenin İnebolu’ya geldiğinin duyulması üzerine şehri bir heyecan bastı. Herkes Şehzadeyi görmek istiyordu. Sandallar ve motorlar vapurun etrafını sardı. Gece ziyafetler verilip, fener alayları düzenlendi.

Kaymakam ve Mevki Kumandanı durumu Ankara’ya bildirdiler. Ertesi gün gelen cevapta Mustafa Kemal Paşa’nın, Şehzadenin gelmesine sinirlendiği anlaşılıyordu. Asım Gündüz’e, Şehzadeyi hemen geri götürmesini emrediyordu.

Mustafa Kemal Paşa, bir insanı davasına yararlı olacağı zaman kullanmasını iyi biliyordu. Büyük Millet Meclisi açıldıktan sonra, Veliahdın şahsiyetinden yararlanmak için onu Ankara’ya davet etmişti. Hâlbuki Şehzade İnebolu’ya geldiğinde bir ordu kurulmuş, Birinci ve İkinci İnönü Savaşlarında düşmana iki defa darbe vurulmuştu. Artık Mustafa Kemal Paşa’nın, Osmanoğullarından birisinin dayanağına ihtiyacı kalmamıştı.

Onun için ertesi gün Asım Gündüz, Ömer Faruk Efendi’ye telgrafı göstererek, Şehzade ile birlikte İstanbul’a döndü. (1)

İzmir alındıktan sonra Korgeneralliğe kadar yükselen bir arkadaşı Asım Gündüz’e şunları söylemişti.

-Asım, bu işi başardık. Bir de İstanbul’u alıp Padişahı esaretten kurtarırsak, Osmanlı Hükümeti’nin sırtı yere gelmez.

Asım Gündüz ise Şehzade ile birlikte İnebolu’dan döndürülüşünü hatırlamış ve arkadaşına şöyle demişti.

-Dikkat ediyor musun? Devletimizin adı Osmanlı değil, Türkiye oldu. Mustafa Kemal Paşa, Vahdettin Efendi’yi şimdiye kadar karşısına almadıysa, bir başka düşman kazanmamak içindi. Ben Mustafa Kemal’i okul sıralarından beri tanırım. Şunu bil ki, o asla Osmanoğullarını sevmez ve Padişahlığı yaşatmaz. Bir daha sakın bu sözü sarf etme (2)

Dip Not:

1- Asım Gündüz, Hatıralarım, Hazırlayan: İhsan Ilgar, Kervan Kitapçılık, İstanbul, 1973, s.39-44.

2-Asım Gündüz, Hatıralarım, Hazırlayan: İhsan Ilgar, Kervan Kitapçılık, İstanbul, 1973, s.44.