İnsan üç şekilde kendisini bağlar; -Konuşarak -Yazarak -Uygulamalarıyla
Ağzından düşürmediği cümleleri yazıya dökmesi istendiğinde açık verir insan.
İnsanın konuştuklarıyla ya da yazdıklarıyla uygulamaları uyuşmadığında, aynı düzlemde olmadığında hayal kırıklığı yaratır.
İnsanın kimliğini tanımlayan bir unsurdur uygulamaları.
Buna tasavvufçular ‘Hâl dili’ diyorlar.
Sürekli dürüstlükten bahsedip akçeli işlere bulaşırsan, doğru insan olmak gerekir deyip sürekli zenginleşirsen, lokantam var ben lokantacıyım deyip de bir sürü şirketle hemhal isen, milyar dolar yönetiyorsan bir de bunları dinsel kimliğinle tanınarak yapıyorsan o zaman başkalarını hayal kırıklığına uğratırsın.
Özellikle genç insanlar bakar ve inançla akçeli işleri yan yana koymaya çalışır.
İnanç buna müsade etmiyorsa o zaman kimliğini sorgular.
Ya konuşulan doğrudur ya uygulanan, ya konuşulan doğru değildir ya uygulama doğrudur!!!
Kafası karışır; inançlı insan bunları yapıyorsa inançta bir sıkıntı olduğunu düşünmeye başlar.
Yavaş yavaş uzaklaşır inançtan.
Deist olur, ateist olur...
Gençler arasında inanç eksikliği var ise sorumlu olursun.
(Devamı var)